İsrail ve İran Arasındaki Gerginlik: Son Gelişmeler
İsrail’in İran’ın füze parçaları ve yakıt üretimi yapan tesislerine yönelik düzenlediği hava saldırısının üzerinden bir hafta geçti. Bu olayın ardından, Batılı kaynaklar İran’ın ABD seçim gecesinde İsrail’e misilleme yapabileceği yönünde iddialarda bulundu. Dikkat çeken bir diğer açıklama ise İran dini lideri Ali Hamaney’in danışmanı Kemal Harrazi’den geldi; Harrazi, İran’ın nükleer doktrininde değişiklik yapabileceği imasında bulundu. Ayrıca, ABD, 26 Ekim’deki İsrail saldırısından sonra İran’ın yanıt vermesi durumunda, misillemeyi İsrail ile birlikte gerçekleştirebileceği tehdidinde bulundu. Bu çerçevede, ABD’nin en büyük stratejik bombardıman uçakları olan B-52’lerden 12’sinin Ortadoğu’ya gönderildiği bildirildi. B-52’lerden 6’sı Katar’a yerleştirildi. ABD ayrıca bölgeye F-22, F-16, F-15 ve F-18 savaş uçakları filolarını da göndermiştir.
Dr. Ali Semin ile Görüşme
İsrail ve İran arasındaki artan gerilimi, İsrail’in hava saldırısının etkilerini, İran’ın misilleme yapıp yapmayacağını, ABD seçim süreci öncesi artan tansiyonu, İran’ın nükleer silah üretme kapasitesine dair iddiaları ve İran’daki “rejim değişimi” planlarını, Ortadoğu, Avrasya ve Asya-Pasifik Araştırmaları Merkezi (ODAP) Direktörü Dr. Ali Semin ile konuştuk.
İsrail’in Saldırısının Anlamı
‘İsrail, İran’ı vurarak 1988’den bu yana İran’ın egemenliğini ilk defa doğrudan ihlal etmiş oldu’
Dr. Ali Semin, İsrail ve İran arasındaki saldırıları değerlendirirken, özellikle İsrail’in doğrudan hava harekatının İran’ın Irak ile olan savaşından bu yana ilk kez egemenliğinin ihlal edildiğini vurguladı. Saldırıların yıkım boyutundan ziyade, uluslararası konjonktürde yarattığı değişimle okunması gerektiğinin altını çizen Semin, ABD ve İsrail’in algı çalışmalarıyla İran içerisinde ciddi bir istihbarat ağı kurdukları izlenimini yarattığını belirtti: “ABD’nin, İsrail’in daha önce özellikle İsmail Haniye saldırısından sonra İran’a yönelik iddiaları oldu. ‘İran 48 saat içinde saldıracak’ gibi açıklamalar yapıldı. Bunları taktiksel olarak değerlendiriyorum. ‘Bizim bilgimiz var, saldıracaklar’ şeklindeki açıklamalar. İran’da ise ‘Danışıklı dövüş mü var? Acaba birbirlerine haber vererek oyun mu oynuyorlar?’ şeklinde söylemler yaygınlaştı. Başlangıçta böyle görülebilirdi. Ancak İran, saldırılara tam anlamıyla karşılık vermediği sürece bölgesel, küresel ve kendi organize ettiği milis güçleri açısından caydırıcılığını kaybediyor. Bu bağlamda, İsrail’in İran’a yaptığı son saldırıda, 1980-1988 yılları arasındaki İran-Irak Savaşı’ndan sonra ilk defa bir ülkenin İran’ı uçaklarla vurduğunu vurgulamak gerekir.”
İran’ın Caydırıcılık Kapasitesi
‘İran daha önceki kapasitesini İsrail’e karşı gösteremediği için caydırıcılığını kaybediyor’
Dr. Semin, İran’ın sergilediği caydırıcılık kapasitesini İsrail’e karşı doğrudan gösteremediği için caydırıcılığını yitirdiğini ifade etti: “ABD, bu son saldırıdan sonra İran’a ‘Cevap verirseniz sadece İsrail değil, biz de yanınızda yer alıp size savaş ilan edeceğiz’ dedi. ABD’nin stratejisi sadece İran’a karşı İsrail’i korumak mıdır? Özetle, ABD’nin İsrail’e verdiği destek, İran’ı test etme amacı taşıyor. İran’ın milis güçlerinin bulunması ve farklı bir ülke olması nedeniyle kolay lokma olmayacağı biliniyor. Ancak ABD’nin İran’a karşı bu kadar destek vermesi, İran rejiminin caydırıcılık kapasitesinin sorgulanması anlamına geliyor.”
ABD’nin Stratejisi ve İran Rejimi
‘ABD, İsrail’i kullanarak İran’ı test ediyor’
Dr. Semin, ABD’nin Irak işgalinden önceki yıllarda zemin hazırladığını belirterek, İsrail saldırıları ile ABD’nin İran’ı test ettiğini ifade etti: “1990’da Irak, Kuveyt’i işgal etti. Daha sonra Saddam rejimine karşı ambargolar uygulandı. Ancak 13 yıl sonra Irak işgal edildi. ABD, İran’ı da aynı şekilde yıpratmak isteyebilir. İran gibi kapalı bir ülkenin iç dinamiklerini bilmek zor; bu yüzden İran’ın gerçek kapasitesini görmek istiyorlar. Bununla birlikte, İran’da rejim değişikliği yerine, kontrollü bir İran rejimi arzu ediyorlar.”
İran’ın Nükleer Kapasitesi
‘İran’ın kapasitesini bildirerek; dünya kamuoyunun dikkatini çekmek istemediğini düşünüyor uzmanlar’
Kasım Süleymani suikastından bu yana İran’ın uranyum zenginleştirme oranının dört kat arttığını kaydeden Dr. Semin, birçok uzmanın İran’ın aslında nükleer silah elde edecek seviyede uranyum zenginleştirmiş olduğunu, fakat bunu resmi olarak açıklamadığını ifade etti: “İran’ın güvenlik üst düzey yetkilileri, kendi çıkarları doğrultusunda saldırı yapılıp yapılmayacağına karar veriyor. Hamaney’in açıklamaları, İran’ın ulusal çıkarlarını göz önünde bulundurarak güvenlik bürokrasisinin karar vermesini sağlıyor.”
Batı’nın Olası Müdahalesi
‘ABD bazı Batılı ülkeler, Saddam oyununun aynısını İran’a da oynayabilir’
Dr. Semin, ABD’nin Irak’ı işgal ederken “kitle imha silahı” yalanını öne sürdüğünü anımsatarak, benzer bir senaryonun İran için de devreye sokulabileceğine dikkat çekti: “Hamaney’in nükleer silah üretimine karşı olduğu biliniyor. Ancak Hamaney’in danışmanının açıklaması, İran’ın nükleer kapasitesinin var olduğunu gösteriyor. Batılı ülkeler, İran’ın nükleer silahı olduğunu öne sürerek müdahaleye zemin hazırlayabilir.”
Sonuç
Dr. Ali Semin, İran’ın nükleer silah fetvasını geri çekmesi halinde Batı tarafından kullanılacak büyük bir koz olabileceği konusunda uyarıda bulunarak, “İran, caydırıcılık kapasitesini test ediyor. Ancak ekonomik olarak savaşa girmek istemiyorlar. Bunun en büyük tecrübesi, sekiz yıl süren Irak-İran Savaşı’dır ve bu yıkımın ne kadar ağır olduğunu en iyi bilen ülkelerden biridir.” şeklinde düşüncelerini dile getirdi.