featured
  1. Haberler
  2. Amerika
  3. İsrail’in İran’a Yönelik Gece Yarısı Saldırısı ve Bölgesel Sonuçlar

İsrail’in İran’a Yönelik Gece Yarısı Saldırısı ve Bölgesel Sonuçlar

İsrail savaş uçakları ve Mossad ile özel harekat birimlerinin koordineli operasyonlarıyla, gece yarısı İran’a yönelik geniş çaplı ve yoğun bir saldırı gerçekleştirildi. Bu saldırılar sırasında İran’ın üst düzey askeri ve bilimsel kadrosundan önemli isimler hayatını kaybetti; bunlar arasında İran Genelkurmay Başkanı Muhammed Bagheri, İran Devrim Muhafızları Komutanı Hüseyin Selami ve İran’ın nükleer fizikçilerinden en az altı uzman bulunuyor.

Saldırılar; İran’ın nükleer faaliyetlerine, uranyum zenginleştirme tesislerine, reaktörlerine, füze üretim ve fırlatma rampalarına ve hava savunma sistemlerine ağır hasarlar verdi. İsrail’in hava saldırısına katılan savaş uçağı sayısının 200’ü aştığı, kullanılan mühimmatın ise 330’dan fazla olduğu bildirildi. Ayrıca, saldırıların Irak hava sahası üzerinden gerçekleştirildiği ve operasyonların bölgesel dengeleri ciddi anlamda etkilediği belirtiliyor.

İran ise bu gelişmeler karşısında, Umman’daki müzakerelere katılmayacağını açıkça ilan etti ve misilleme tehdidinde bulundu. Buna karşılık, ABD Başkanı Donald Trump, yaptığı açıklamada, “ABD bu saldırılara katılmamıştır. İran’ın şimdi yeni ve daha kapsamlı anlaşma yapma zamanı gelmiştir. Planlanan sonraki saldırılar çok daha yıkıcı olabilir. Dünya’nın en ölümcül bombalarını ABD üretiyor ve İsrail’de bu bombalardan bolca bulunuyor. Derhal bir uzlaşma sağlanmalı.” diyerek, İran’a karşı askeri hamleleri sınırlama ve diplomasiye yönelme çağrısında bulundu.

Önceden Amerikan medyası, Trump’ın İsrail’in İran’a yönelik saldırı planlarına izin vermediğini öne sürerken, Axios gibi kulis kaynaklarına dayanan haberler, Trump’ın kapalı kapılar ardında bu saldırılara yeşil ışık yaktığını iddia etti. İsrailli yetkililerle yapılan görüşmelerde, Trump’ın kamuoyunun aksine, İsrail’e açıkça destek verdiği ve saldırıların önünü açtığı öne sürüldü. Ayrıca, İsrail’in saldırıya en az sekiz aydır hazırlandığı ve sahadaki Mossad ajanları ile özel harekat birliklerinin, İran’ın özellikle İsrail’e karşı kullanılabilecek füze rampaları, hava savunma sistemleri ve radarlarına sabotaj operasyonları düzenlediği bildirildi.

Uzman Görüşleri ve Bölgesel Konjonktür

İran ve Ortadoğu araştırmacısı Dr. Mehmet Akif Koç, gece yarısı gerçekleştirilen bu saldırıların, 7 Ekim 2023 sonrası bölgesel konjonktürün değişimiyle doğrudan bağlantılı olduğunu belirtti. Koç’a göre, bu tarihten sonra İsrail’in İran’a karşı yoğun ve doğrudan saldırı düzenleme kapasitesi arttı. 7 Ekim 2023 öncesinde Hizbullah, Suriye ve Hamas gibi güçlerin İran’a bağlılığı ve bölgedeki etkinliği, İsrail’in saldırı kapasitesini sınırlandırıyordu. Ancak, bu tarihten sonra bölgedeki güç dengeleri köklü bir şekilde değişti ve İsrail’in İran’a karşı saldırı düzenleme imkânı arttı. Koç, bu durumu şu şekilde analiz etti: “1914’teki ilk suikastin ardından başlayan I. Dünya Savaşı’nın tetikleyicisi gibi, 7 Ekim 2023 de bölgesel dengeleri derinden sarstı. Artık nereye kadar gideceği öngörülemeyen bir süreç başladı. İsrail’in İran’ı hedef alan operasyonları, bölgedeki güçlerin ve aktörlerin yeni konjonktürüne göre şekilleniyor.”

ABD ve İran Arasındaki Müzakere Süreci

Koç, ABD’nin bölgedeki müzakere ve nükleer silah tartışmalarına ilişkin de önemli değerlendirmelerde bulundu. 2015-2016 yıllarında İran ve 5+1 ülkeleri arasında varılan çerçeve anlaşmadan sonra, Trump’ın bu anlaşmadan çekilmesi ve İran’a karşı uyguladığı sert yaptırımların bölgedeki dengeleri sarstığını belirtti. Koç’a göre, ABD’nin dayattığı yeni şartlar, İran ve bölge ülkeleri tarafından kabul görmeyecek kadar katı ve gerçekçi olmayan talepler içeriyor. Koç, bu durumu şöyle özetledi: “ABD, İran’a uranyum ve ağır su zenginleştirmeyi tamamen yasaklamayı, sadece enerji amaçlı kullanımı sınırlandırmayı ve uluslararası denetimlerin artmasını istiyor. Bu şartlar, İran’ın ulusal egemenliğine ve menfaatlerine aykırı. Ayrıca, İran’ın bölgedeki güç dengeleri ve askeri varlığı göz önüne alındığında, bu şartlar kabul edilmez ve müzakereler tıkanır.”

İran ve Bölgesel Güçler Arasındaki Güç Dengeği

Koç, bölgedeki güç savaşlarının ve İran’ın bölge ülkeleri üzerindeki etkisinin, 2003 Irak işgali sonrası ciddi biçimde değiştiğine dikkat çekti. 2015-2016 döneminde İran, Suriye, Lübnan, Irak ve Yemen’de önemli nüfuz alanları elde etmişti. Ancak, 7 Ekim 2023 sonrası bu etkilerin büyük ölçüde zayıfladığını ve İran’ın bölgedeki gücünü kaybettiğini belirtti. Koç’a göre, İsrail’in saldırıları ve bölgedeki gelişmeler, İran’ı daha zayıflatan bir süreçti ve bu da bölgesel güç dengelerini yeniden şekillendirdi. Ayrıca, İran’ın elindeki caydırıcı gücün azaldığını ve misilleme kapasitesinin sınırlı kaldığını vurguladı. Bu gelişmeler ışığında, İran’ın Kuzey Kore modeli bir nükleer silah stratejisini benimseyebileceğine işaret etti: “İran, Kuzey Kore gibi, kendi nükleer silahını edinerek dengeyi ve caydırıcılığı sağlamayı düşünebilir. Bu durumda, bölgedeki güç dengeleri tamamen değişebilir ve İran, bölgesel bir nükleer güç haline gelebilir.”

İran’da Rejim Değişikliği ve İç Dinamikler

Koç’a göre, İran’da rejim değişikliği olasılığı düşük olmakla birlikte, çeşitli iç ve dış dinamikler bu konuda farklı senaryoları gündeme getiriyor. İran halkının büyük bir bölümü muhafazakar ve geleneksel yapıya bağlıdır. Seküler ve devrim karşıtı grupların örgütlü olmadığı ve taşra bölgelerinde de halkın büyük çoğunluğunun devrim ve rejimle uyumlu olduğu gözlemleniyor. Koç, bu durumu şu şekilde açıkladı: “İran’da rejim değişikliği, karasal işgale bağlıdır. Ancak, İran oldukça geniş ve dağlık bir coğrafyaya sahip olduğu için, karadan bir işgal girişimi oldukça maliyetli ve zaman alıcı olur. Bu nedenle, rejim değişikliği için büyük çaplı bir bölgesel veya küresel müdahale gerekebilir. Aksi takdirde, İran’da halk hareketleri veya muhafazakar güçlerin iç darbe girişimleri, rejimi değiştirme potansiyeline sahip değildir.”

Türkiye’nin Ortadoğu Politikası

Koç, Türkiye’nin bölgedeki denge politikası ve aktörler arasındaki ilişkiler konusunda şu değerlendirmelerde bulundu: “Türkiye, bölgedeki diğer aktörlerin birbirine karşı enerjilerini tüketmesini ve çatışmaların büyümesini tercih etmiyor. Türkiye, İran, İsrail ve Körfez ülkeleri arasında dengeli ve tarafsız bir politika izlemeye çalışıyor. Bu sayede, bölgedeki istikrar ve güvenliği sağlamayı amaçlıyor. Türkiye’nin hedefi, bölgenin bütünlüğünü ve barışını korumak ve kendi çıkarlarını gözeterek hareket etmek.”

İsrail’in İran’a Yönelik Gece Yarısı Saldırısı ve Bölgesel Sonuçlar
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir