ABD’nin Ukrayna’ya Silah Sevkiyatını Durdurma Kararı ve Detayları
Son günlerde kamuoyunda geniş yankı bulan gelişmelerden biri, Amerika Birleşik Devletleri’nin Ukrayna’ya yaptığı silah ve mühimmat sevkiyatını resmi olarak askıya almasıdır. Bu durdurulan sevkiyatlar arasında onlarca Patriot hava savunma füzesinin yanı sıra, yüzlerce Hellfire ve onlarca Stinger füzesi de bulunmaktadır. Beyaz Saray Sözcüsü Anna Kelly, bu kararı doğrulayarak, “Ulusal çıkarlarımızı koruma ve en iyi şekilde değerlendirme amacıyla sevkiyatları geçici olarak durduruyoruz” şeklinde açıklama yaptı. Bu adım, ABD’nin Ukrayna’ya olan desteğinde yeni bir döneme işaret ederken, aynı zamanda sahadaki dengeleri ve uluslararası politikaları da yakından etkileyecek gibi görünüyor.
Uzman Görüşü: Bu Kararın Nedenleri ve Sahadaki Yansımaları
Uluslararası ilişkiler uzmanı Prof. Dr. Hasan Ünal, bu kararın ardındaki temel nedenleri ve olası sonuçları detaylı şekilde değerlendirdi. Ünal, “Bu kararın Ukrayna’nın operasyonlarını olumsuz yönde etkileyeceği kesin, ancak bu, uzun zamandır devam eden bir süreçtir. ABD, özellikle Donald Trump döneminden itibaren, savaşın durdurulmasını arzu ederek sevkiyatları yavaşlatma ve azaltma yönünde adımlar atmıştı. Ayrıca, Batı ülkelerinin silah üretim kapasitesi de ciddi anlamda sınırlı. Rusya ise, konvansiyonel silah ve mühimmat konusunda, Batı’nın toplam üretim kapasitesinin birkaç katı kadar üretim yapabiliyor. Bu nedenle, Rusya’nın ihtiyaç duyduğu 155 milimetrelik top mermisi, tank ve obüs mühimmatı gibi unsurlar için herhangi bir sorun yaşanmıyor. Ancak, Batı ülkeleri stoklarını kullanmak zorunda kalıyor ve bu stoklar hızla tükeniyor. Amerikan hükümeti, savaşta kullanılan silahların yeniden üretimini sağlayamadığı gibi, mevcut stoklarını Ukrayna’ya transfer ederek, kendi silah sanayisinin üretim kapasitesini dolduruyor. Ayrıca, Amerikan silah şirketleri, bu satışlar sayesinde yeni siparişler alarak, üretimlerini devam ettiriyorlar. Bu nedenle, ABD’nin stoklarının tükendiği açıklaması, aslında ülkenin yeni silah ve mühimmat üretiminde sıkıntıya girdiğine işaret ediyor. Aynı durum, İsrail gibi başka müttefiklerin de ihtiyaç duyduğu mühimmat konusunda kayıplara yol açabilir. Ünal, “ABD’nin bu duruşu, Ukrayna’nın uzun vadeli savunma kapasitesini ciddi şekilde zorlayabilir” diyerek, konunun hassasiyetini vurguladı.
ABD ve Avrupa Arasındaki Çelişkiler ve Savaşın Geleceği
Prof. Dr. Ünal, Amerika ve Avrupa ülkeleri arasındaki politik farklılıkların da altını çizerek, bu konudaki görüşlerini şöyle paylaştı: “Trump’un, savaşın sona ermesini ve müzakerelere geçilmesini istediği biliniyor. Ancak, Avrupa ülkeleri ise savaşın devam etmesini ve daha fazla kan dökülmesini tercih ediyorlar. Bu nedenle, hem Ukrayna’ya destek vermek hem de savaşın sürdürülebilirliğini sağlamak adına çeşitli stratejiler izleniyor. Avrupa ülkeleri, Trump’ın savunma harcamalarını milli gelirlerinin yüzde 5’ine çıkarmalarını önerdiği öneriyi kabul ettiler. Bu adımla, Trump’ı oyunun içinde tutmaya çalışıyorlar. Ancak, bu politikaların temelinde, Avrupa ülkelerinin askeri harcamalara yeterince kaynak ayırmaması ve ABD’nin üzerlerine yüklenilmesi yatıyor. Ünal, “ABD, silah sevkiyatını durdurduğunda veya yavaşlatırken, Avrupa ülkeleri de aynı yolu izler mi? Yoksa, yine eski alışkanlıklarıyla Ukrayna’ya destek olmaya devam ederler mi? Bu sorular, önümüzdeki günlerdeki gelişmeler açısından kritik öneme sahip,” ifadelerini kullandı.
Sahadaki Durum ve Barış Süreci Üzerindeki Etkiler
Son olarak, sahadaki gelişmelerin savaşın seyrini ve barış görüşmelerinin olası sonuçlarını nasıl etkileyeceğine değinen Ünal, “Amerika’nın aldığı bu karar, Ukrayna’nın müzakere masasına geri dönmesini zorlaştırabilir. Zaten, savaşın başından beri Rusya’nın sahadaki üstünlüğü ortadaydı ve son haftalarda bu üstünlük daha da belirgin hale geldi. Rus silahlı kuvvetleri, sürekli olarak yeni bölgeleri ve kasabaları ele geçiriyor, Ukrayna ordusu ise yıpranmış durumda. Eğer bu tablo devam ederse, savaşın sona ermesi, müzakerelerden çok, sahadaki gelişmelerle belirlenecek gibi görünüyor. Bu nedenle, savaşın son bulması için, öncelikli olarak sahadaki kazanımlar ve kayıplar belirleyici olacak,” şeklinde değerlendirmelerde bulundu.