Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde Sarsıcı Gelişmeler
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) Başsavcısı Karim Khan‘a yönelik ortaya atılan ciddi cinsel saldırı suçlamaları, kurum içinde büyük bir sarsıntıya neden olurken, aynı zamanda uluslararası hukuk camiasında derin tartışmaların fitilini ateşledi. Khan’ın Pakistan kökenli olup, Edinburgh’da doğmuş ve dindar bir Müslüman aileden gelen bir hukukçu olduğu bilinmektedir. Kariyeri boyunca Kamboçya ve Sierra Leone gibi çatışma bölgelerinde mağdurların ve şüphelilerin haklarını temsil etmiş, İngiliz hukuk sisteminde üst kademelere yükselmiş bir isimdir. Hem karizmatik hem de sert mizacıyla tanınan Khan, uluslararası hukuk alanında saygı gören ve aynı zamanda tartışmalı bir figürdür.
İddiaların Detayları ve Kurum İçindeki Gelişmeler
Bir Malezyalı kadın avukatın BM yetkililerine verdiği ifadede, Khan‘ın görev süresi boyunca sistematik bir şekilde kendisine cinsel saldırıda bulunduğu ve bu suçların çeşitli ülkelerde devam ettiğini ileri sürdü. Kadın, suçların başlangıçta Londra’da, ardından Kongo, Kolombiya, Çad ve Paris gibi birçok farklı şehirde gerçekleştiğini dile getirmişti. Ayrıca, Khan’ın Lahey’de eşi ve çocuğuyla yaşadığı evde de kadına karşı defalarca zorla cinsel ilişki dayattığını iddia etti. Bu mağdur kadın, Khan’ın gücünü ve etkisini kullanarak kendisini hem fiziksel hem de psikolojik olarak kontrol altına aldığını, annesinin kanserden ölmek üzere olmasının getirdiği maddi sorunlar nedeniyle işinden ayrılamadığını ve bu nedenle sessiz kalmayı tercih ettiğini belirtti.
Öte yandan, Khan’ın avukatları tüm suçlamaları reddederek, bu iddiaların kariyerini ve soruşturmaları sabote etmek amacıyla ortaya atıldığını savundu. Bu iddiaların ilk kez Aralık 2023’te kulaktan kulağa yayıldığı sırada, Khan İsrail Başbakanı Netanyahu ve dönemin İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkında savaş suçları ve insanlığa karşı suçlar nedeniyle tutuklama emri çıkarmıştı. Bu karar, UCM tarihinde ilk kez, Batı bloğuna bağlı, demokratik yollarla seçilmiş bir lider hakkında alınmış ve büyük yankı uyandırmıştı. Karar, özellikle ABD ve İsrail gibi ülkelerin sert tepkisiyle karşılaşmış, ABD Başkanı Joe Biden yönetimi kararı kınamıştı. Bu gelişmeler, Filistin yanlısı ülkeler ve bazı gelişmekte olan UCM üyesi devletler tarafından desteklenmişti.
Kararların Zamanlaması ve Uluslararası Tepkiler
Ancak, bu kararların alınış zamanı ve arka planındaki gelişmeler büyük tartışmalara neden oldu. Khan’ın cinsel saldırı iddialarının gölgesinde, güç gösterisi amacıyla alınmış gibi yorumlandı. BM ve UCM yetkililerine göre, bu kararlar Khan’a yönelik artan eleştirileri hafifletirken, kendisine destek veren ülkelerden koruma sağlama amacını taşıyordu. Ayrıca, iddiaları kamuoyuna açıklamayı planlayan kadın avukat ve destekçileri üzerindeki baskıların arttığı gözlemlendi. Khan’ın, Netanyahu ve Gallant dışında Hamas’ın üç lideri hakkında da tutuklama emri çıkardığı ve bu liderlerden üçünün sonradan öldürüldüğü bilgisi de ortaya çıktı.
İç Soruşturmalar ve Hukuki Süreçler
BM’nin İç Gözetim Hizmetleri Ofisi, Khan’a yönelik cinsel saldırı iddialarını ve olası misilleme girişimlerini detaylı biçimde soruşturuyor. Khan, hakkında yürütülen soruşturmanın şeffaf olması adına dış soruşturmayı kendisinin talep ettiğini belirtti. Soruşturma sonucunda, Khan’ın görevden alınması için UCM’nin 125 üye devletinin çoğunluk oyuna ihtiyaç duyulmaktadır ve bu süreç önümüzdeki aylarda hız kazanacaktır.
Mahkeme yetkilileri, Khan’ın İsrail’e yönelik tutuklama kararını, suçlamaların Filistin soruşturmasına zarar verme endişesiyle aldıklarını ve kamuoyuna yansımasının soruşturmayı sekteye uğratacağını ileri sürmüştü. The Wall Street Journal’da yer alan bir raporda, Khan’ın suçlayan kadına ve UCM çalışanlarına, Filistinlilerin adalet arayışını dikkate almaları gerektiğini belirterek, suçlamaları geri çekmeleri yönünde baskı yaptığı öne sürüldü. Ayrıca, UCM’nin karşı karşıya olduğu diğer bir sorun ise, kurumun uluslararası alandaki otoritesi ve bağımsızlığı konusu oldu. ABD, Rusya, Çin ve Hindistan gibi büyük güçlerin mahkemeye üyeliklerini reddetmesi, mahkemenin uluslararası alandaki konumunu zayıflatmaktadır. Donald Trump yönetimi döneminde, Khan’a yönelik uluslararası yaptırımlar uygulanmıştı. Khan ise tüm bu gelişmelerin, UCM’nin Filistin soruşturmasını ve kurumsal itibarını baltalamaya yönelik daha büyük bir komplonun parçası olduğunu savunuyor.
Gelecek Dönem ve Tahminler
BM ve UCM yetkilileri, bu krizin önümüzdeki aylarda daha da derinleşebileceği öngörüsünde bulunuyor. BM İç Gözetim Hizmetleri Ofisi’nin, önümüzdeki dönem UCM yönetim kuruluna sunacağı rapor, Khan’ın görevden alınması için önemli bir dönüm noktası olacak. Ayrıca, Khan’ın pozisyonunun ve UCM’nin tarafsızlığının uluslararası adalet sistemi açısından kritik bir sınav olduğu vurgulanıyor. Khan’ın, geçtiğimiz hafta Perşembe ve Cuma günleri BM müfettişleri tarafından sorgulandığı ve yargıçların İsrail’in yakalama emrini onaylamasının, delillerin yasal gereklilikleri karşıladığını gösterdiği belirtildi. Ayrıca, Khan’ın ABD Dışişleri Bakanlığı yetkililerine, Mart 2024’te yakalama emirleri için başvurmayı planladığını bildirdiği ve UCM iç soruşturmasının kapatılmasının ardından, iddialara ilişkin dış soruşturmayı Khan’ın talep ettiğini açıkladığı bilgileri de ortaya çıktı.
Sonuç ve Güncel Durum
Son olarak, Khan’ın avukatları, Gazze’ye erişim için İsrail’den resmi izin alınmadığını ve yakalama emri başvurularının, cinsel saldırı suçlamalarından bağımsız olduğunu savundu. Ayrıca, UCM’nin bu süreçte, delillerin ve mahkemenin bağımsızlığını koruma çabası içinde olduğu ifade edildi. Öte yandan, Netanyahu ve diğer İsrailli yetkililer, konuya ilişkin yorum yapmaktan kaçınıyor. Bu karmaşık ve hassas süreç, uluslararası hukuk ve diplomasi alanında büyük yankı uyandırmaya devam edecek gibi görünüyor.